Silav û rêz beshdarvane malpera Kurdis net
Hevalno ew mijar min li wir nivîsî hevîdarim ku hûn jî nerîne xwe li wir bînen ziman.
Cima ciyaye, dar û daristane me ten shewitandin ji deste leskeren tirkan?
bi sedsala ku dar û devîye me ten talankirin shevitandin cima capamenî li ser van pirsgirekan ne nivîsin û xeber nadin?
Bi sedsala ku dewleten dagirker zaro û zeche me bav û kale dikujin dewlete ewrupa û gele cihane cave xwe digre dewlete dagirker dibejin kurd tunê ne dibe terorîstin ma gelo wan dar û devîye,cuk û heywanen ku li kurdîstane ci kirine ma xweza jî gelo teroriste?Le cima devleten ewrupa li ser van shevata ciya ye me ne capamenî neji gele wan tistek dibejin tistek din heye dibejin mafe parastina xweza ye cihane hene ma gelo ew ciya ye me ku ten shevitandin jibo dar û daristanen kurdana nayen parastin heger ew dibejin em mafe parastinen xweza ye cihane ne cima wan dive re nedin devlata tirk ku wan ciya bi shevitenin.
Hevalno ez hevîdarim ku am bibin yek û wana îsyar bikin heger ew mafe parastinen xwezaye cihane bin em tewa nameke ji wanre bishînen em wan jibo hew dar û daristane me bi deste leskeren tir ben shevitandin.
ew jî hevalek ji rojna me özgür politika nivîsî ye.
Yaşasın ormanların kardeşliği
Sinan Kara
Son günlerin en çok konuşulan olay; orman yangınları. Oysa, bu yeni bir şey değil, yıllardır Doğu ve Güneydoğu, yangın sarmalının tam göbeğinde yaşarken, batı için kopartılan kıyamet bu bölgeler için adeta bir ölüm sessizliği...
Ülkede iki tip orman yakılma biçimi vardır: Birincisi yakılması gereken ormanlar, ikincisi ise yakılmaması gereken ormanlardır.
Birinci şık, coğrafyanın Doğu'su ve Güneydoğu'su için geçerlidir. Burada ormanlar devlet eliyle ve itina ile yakılır, kuşlar, böcekler, kelebekler aklınıza gelen tüm varlıklar bu yangınla birlikte telef edilir, yok olur. Önceleri, evlerin, köylerin yakıldığı bu yerlerde, yakılacak ev ve köy kalmayınca, ağaçlar, insanlarıyla aynı ırkı paylaşan 'Kürt' olan ağaçlar devreye girer.
Sahi, adı 'Kürt' olduktan sonra, her şey mubah değil midir?
İkinci şık, coğrafyanın Ege ve Akdeniz'i için geçerlidir. Buralarda piknikler yapılır, balıklar kızartılır. Efe destanları söylenir, saklambaçlar oynanır ve derken ormanların yandığı görülür. Bu ormanlarda bulunan ağaçlar ise şanlı 'Türk' soyundandır. Bunların yakılması ise oldukça sakıncalıdır.
Çünkü bu ormanlar ülkenin ciğeridir, yüreğidir.
Birinci şıktan olan ise ciğersizdir. Bunun içindir ki, yakılması gereken ormanlardır. Çünkü onlar da tıpkı Heval, Berfin, Zilan gibi birer Kürt'tür...
Ve yakılmalıdır, çoraklaştırılmalıdır. Yok etmek bu alan için bir görevdir. 'Vatan sağolsun' söylemi buralar için geçerli değildir. Adına 'açık alanlar yaratmak, konuşlanılan yerleri tespit etmek' denilen bu kıyım, canlı olan Kürt'ün yaşamasına tahammül etmemenin gereğidir.
Karar verilmiştir, ağacıyla ve fidanıyla o coğrafya teröristtir. Ve o coğrafyada ağaç, kelebek, koyun veya kaplumbağa olmak, hiçbir şeyi değiştirmez, hiçbir ayrıcalık teşkil etmez.
Yokedilen her şey hazinedendir, olmadı, eğitim zayiatıdır. Dersim'de, Amed'te, Gabar'da yakılan ağaçlar, şişman medyanın da ilgi alanına girmez. Onlar, Mehmet, Berke ve Türker'le meşguldürler, saklambaç oynamanın hazzını omuriliklerinde yaşarlar. Ne de olsa Kürt olan ağaçlar, onların atmosfer alanına girmeyecek, yanan ormanlar Zilan için zararlı olacaktır!...
Bizden olanlar ve bizden olmayanlar içgüdüsü hayatın Doğu ve Güneydoğu alanında, olanca acımasızlığıyla sürüp gider. Bu anlamda ağaç veya kuş olmanız fayda etmez, neticede siz birer Kürt'sünüz. Ülkeyi görünmez bir sınırla ayıran çizginin hangi tarafında olduğunuz, sizin olduğu kadar ağaçlarınızın da kaderidir. Ve yakılmanız için gereken şartlara tüm benliğinizle sahipsinizdir...
Ayrıca, yakılan o ağaçlar sizin nefesiniz de değildir. Zaten sizin nefes alma gibi bir lüksünüz de yoktur.
Ama siz, 'Yaşasın Halkların Kardeşliği' şiarından vazgeçmeyerek, bu sloganları daha da zenginleştirme yolunda devam edeceksiniz;
'Yaşasın Ormanların Kardeşliği' diyerek...
Kardeşlik için atılan bu sloganları varsın onlar yine geri çevirsin, ama herkes biliyor ki, yürekli ve ciğerli olmanın erdemi de işte budur...